Çocuk alemine il kez Su Damlası ile konuk olan Pınar Selek; periler, cadılar, denizkızları, hayvanlar alemiyle bir yandan masal diyarına diğer yandan sokağa kapı açıyor.
"Masallar hep çocuklara mı anlatılır? Zannederler ki insanlar büyüdükçe masallara kulak vermez olurlar. Öyle değil, büyükler de masallara ihtiyaç duyar. Size bir şey söyleyeyim mi? Masalını kaybeden insan hayallerini kaybeder." diye başlıyor söze ve o günden bu güne masallarla rengarenk bir dünya yaratıyor, çocuklara ve biz büyüklere.
Uzun zamandan beri gündemde olan, davasına tanık olduğumuz; "yaratılmış" bir suçun faili sayılarak inatla dört duvar arasına sıkıştırılmak istenen, adaletin çürümüşlüğüne inat umudu gözlerinde, mücadelesi gülen yüzünde bir ismi anacağız: Pınar Selek...
Son günlerde Selek'i güzelim halleriyle daha sık anarken, sevdiği ülkesinden uzaklarda özlem dolu sesine de tanıklık ediyoruz. Ama bu kötücül halleri yeniden üretip birilerinin keyfini yerine getirmek yerine masallarından bahsedeceğiz: emeği ve dayanışmayı anlattığı masallarından. Çünkü biz masallardan konuştukça hayat daha güzel olacak, hem Pınar için hem de bizim için.
Çocuk alemine il kez Su Damlası ile konuk olan yazar, masallara "bir varmış bir yokmuş"la başlamadı belki ama periler, cadılar, denizkızları, hayvanlar alemi sıra sıra yerini aldı. Hayalini kurduğumuz dünyanın sokakta, emek ve mücadeleyle kazanılacağını ise başköşeye sevgiyi koyarak gösterdi.
İlk masal Su Damlası'nda, abla Su'nun düş yolculuklarıyla yoksulluğa, savaşa, hastalığa tanık olan küçük Damla ile tanışıp kardeşliği öğrenirken; periler dünyasında sincapların yardımcı, kırlangıçların postacı, çok korktuğumuz yılanların ise sırdaş olduğunu öğreniyoruz. Tıpkı hayatın oyuncaklardan daha zengin olduğunu, insanlara, martılara, kedilere dokunmamız ve küsüp odamıza kapanmak yerine mücadele etmemiz gerektiğini öğrendiğimiz gibi.
Denizkızı ve Balıkçı'nın öyküsünün anlatıldığı ikinci masalda ise denizin kokusunu burnumuza getiren Selek, "asla olamaz" diye kestirip atmamayı sırdaşlık ile anlatıyor. Derviş Kaptan ile balıkların koruyucusu denizkızının sevdası ise taa derinlerde masallarda sürüyor.
Pınar Selek hayaller kurmanın, bir perinin peşine takılıp umarsız uçmanın, sokaklarda koşturmanın, iyiliğin, sevdanın ve daha nicesinin keyfini anlatırken, bize de baharın gelişini cemrelerle gözlemek, bademler çiçeğe durunca deli divane olmak düşer. Bahar kapımızdayken masallar sizinle olsun...
Yorum Gönder